Çocukların salgın dolayısıyla evde olması psikolojik açıdan sorunları da beraberinde getirebilir. Çünkü çocuk kendine oynayabileceği belirli bir alan çizmez, kendince uygun gördüğü her yere oyuncaklarını götürüp oynamaya başlayabilir. Sürekli evde bulunması ise; bunalma, can sıkıntısı gibi sorunlar yaratabilir. Çocuğun bu hislerle uzun süre içine kapanması başlı başına ruhsal bir yük oluşturmaya başlar. Tek çocuklu ailelerde ebeveynler zaman zaman çocuğunun arkadaşı rolünü üstlenmeye çalışsa da bu konuda yeterli olamayacaktır. Salgın döneminde yetişkinlerin psikolojik destek alması gibi, çocukların da destek alması doğal ve faydalıdır.
Çocukların oyun terapisi ile sorunlarına çözüm bulunabilmektedir. İfade etmedikleri düşüncelerini ve hissettikleri duygularını, oyun terapisi sırasında oyun oynayarak göstermeleri ve terapistle paylaşmaları mümkündür.
Bu konuda konuşan İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji bölümü öğretim üyesi Dr. Sibel Halfon; “Çocuklarda görülen davranış sorunları, kaygılar ve depresif duygular konusunda ebeveynler oyun terapisine başvurabilir. Çocukların terapide oynadıkları oyunlardaki temalar hem kendilerini deneyimleme biçimini hem de dolaylı olarak ebeveynleri ile ilişkilerini yansıtabilir. Bu nedenle terapistler çocukların oyunlarında fark ettikleri ve çocuklar için anlamlı olduğunu düşündükleri temaları hem çocukları hem de ebeveynleri ile ilişkiyi anlamak için kullanabilir. Düzenli yapılan ebeveyn görüşmelerinde, ebeveynlerin çocukların duygularını daha iyi anlamaları için danışmanlık verilebilir. Burada önemli bir husus etik ilkeler çerçevesinde çocuğun terapist ile paylaştıklarının detayının aralarında kalması ancak ana hatlarıyla ebeveyn ile paylaşılmasıdır.” ifadelerini kullandı.
Çocuğun oyuncaklara verdiği görevler, onları isimlendirmesi veya terapiste oyun sırasında verdiği görevler ile çocuğun iç dünyası yaşadığı korkunun kaynağı ve aile içindeki genel davranış kalıpları hakkında bilgi edinimi sağlar.