Pandeminin İlk Zamanları

Türkiye'de bu sıralar karar verilmesi beklenen konu; okulların açılıp açılamayacağı. İngiltere’de çocuklar 2021 yılı yeni eğitim öğretim döneminde okula dönmüşlerdi. Aynı şekilde Fransa’da okullar açılmış ancak pandeminin üçüncü dalgasının gelmesiyle birlikte kısa süreli bir kapanma yaşanmıştı. Buna rağmen Mayıs 2021’de Fransız hükümeti okulları tekrar açmıştı. Haziran 2021’de ise Amerika okulları yüz yüze eğitim için açtığını duyurdu.


Haziran 2021 yılında her ne kadar Amerika Birleşik Devletleri okullarda yüz yüze eğitime başlasa da, dünya genelinde 770 milyon çocuk tam zamanlı eğitime erişemiyor ve 19 ayrı ülkedeki 15 milyon çocuğun ise yüz yüze eğitim alma imkanı yok. Dolayısıyla milyonlarca çocuk online olarak düzgün bir eğitim alamadığı için yüz yüze eğitim başlasa bile okula devam etmiyor. UNICEF New York eğitim şefi Robert Jenkis’e göre çocukların sosyalleşebilmesi açısından da okullar oldukça önemli kurumlardır. Ebeveynlerin pandemide sosyalleşebilecekleri yerler mevcutken çocuklar bu imkana sahip olamıyor. ‘’Anne- babaların dışarı çıkıp güzel bir akşam yemeği yiyebildiği pek çok ülke var; fakat yedi yaşındaki çocukları okula gidemiyor, işte bu bir problem.’’

Virüsün yayılımını önleyecek her türlü tedbir alınarak okulların açılması gerektiği ortada. Eylül ayında okulların açılma tarihi geldiğinde bu konudaki tartışmalar tekrar alevlenecek. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta aşı olmalıdır. Gelişmiş ülkelerde aşılanma oranları artıyor ve aşıya ulaşma imkanı da yüksek. Geri kalmış ülkelerde ise durum çok farklı; nüfusun büyük çoğunluğu aşılanamazken 9-12 yaş aralığındaki çocuklar da hala aşı sırasında bekliyor. Eylül ayı itibari ile sonbaharın gelişi ve kış aylarında covid vakalarının arttığını düşündüğümüzde, aşıya ulaşamayan her geri kalmış ülkedeki milyonlarca insan yeni ve tehlikeli bir mutasyona neden olabilir.



Bilindiği üzere Mart 2020’de covid-19 hakkında elimizde net bilgiler yoktu. Ve hastalığın seyri giderek yükselişe geçerek grafiklerde pik noktasına ulaşmasına neden oldu. Amerikan Girişim Enstitüsünde konuk araştırmacı John Bailey ise tablolardaki artışı normal bir düzeye indirgemek adına değil aynı zamanda sağlık sorunu olan çocuklar için de okulları kapattıklarını belirtti. ’’Biz okulları sadece salgında yükselen eğimi azaltmaya yardımcı olmak için değil; solunum yolu hastalıklarında en fazla risk altında bulunan çocukları bu hastalıktan korumak için kapattık.’’ dedi. Pandemi sürecinde zaman geçtikçe çocukların yetişkinlere oranla bu hastalıktan daha az etkilendikleri ortaya çıktı ancak taşıyıcı olup olmadıkları konusunda kesin bir bilgi yoktu. Bu bilgi eksikliği nedeniyle tekrar okulların açılmasının zararlı olabileceği kanısına varıldı.

Bilgi eksikliğinden doğan kararsızlık nedeniyle okulların açılıp açılmaması gerektiği konusu siyasete konu oldu. Amerikan eski başkanı Donald Trump 2020 yılının temmuz ayında ‘’OKULLAR YENİDEN AÇILMASLI!!! ’’ şeklinde bir tweet paylaştı. Okullar konusunda ki belirsizlik muhafazakar ve liberal kesimde bir kaosa yol açtı. ABD’den farklı olarak Danimarka’da 2020’nin Nisan ayında okullar açıktı ve ebeveynler bunun yanlış olduğu kanısına vararak çocuklarının kobay olarak kullanıldığını düşündüler. Fransa’da ise okullar 2020 yılı boyunca aralıklarla kapansa da çoğunlukla açık kaldı. Ancak okulların genel olarak açık kalması da öğrenciler tarafından itiraz konusu oldu. Önlemlerin yeterince alınmadığı ve uygulanamadığı konusunda protestolar devam etti. Bu protestolar vakaların artmasına engel olamadı çünkü hasta olan kişilerin aileleri karantina ve işlerini kaybetme korkusuyla bunu yetkililere bildirmediler.



Fransa’nın benzeri şekilde Berlin'de de ebeveynlerin okulların açılmasına karşı duruşları nedeniyle 2020 Ocak ayında açılması planlanan okullar itirazlar nedeniyle açılamadı.

Epidemiyoloji uzmanı Jeniffer Nuzzo’ya göre okulda en büyük risk altında olanlar çocuklardan çok yetişkinler. Dolayısıyla okulların açıldığı dönemlerde aşının bulunmamış olması da risk tablosunu etkiledi. ‘’ Çocuklar için faydalı olan şey onların sınıfta olmalarıdır.’’ Öğretmenlerin aşılanması gereğinin yanı sıra eğitim eşitliği de önemli bir nokta. Amerika gibi çok uluslu devletlerde beyaz ve siyahilerin arasında eşitsizlikler otaya çıkabilir. Farklı ülkelerde de ekonomik durumun yarattığı koşullar nedeniyle eğitim eşitliği ortadan kalkacaktır. Reinventing Public Education başkanı Robin Lake bu konuda ki görüşlerini şöyle açıkladı; ‘’ Ası korku oluşan başarı farklarının çocuklar için başarı uçurumuna dönüşecek olması ’’ ‘’Farklı etnik kökenlere sahip yanı sıra özel gereksinimi olan dezavantajlı öğrencilerin de geride kaldığını biliyoruz.’’

 


Zaman İlerledi

Gün geçtikçe covid-19 hakkında daha fazla bilgiye sahip olduk. Okullardaki bazı öğretmenler ve bazı çocuklar korona oldu. Okulların kapalı olması buna engel olamadı. Bu durumda akıllara, virüsü okuldan mı kapıyoruz yoksa taşıyıcı olduğumuz virüsü okulda mı yayıyoruz? Sorusunu getirdi. Kuzey Carolina’da bu sorunun cevabını almak için 90.000 ve üzeri katılımcı ile bir araştırma gerçekleştirildi. Bunun sonucunda okul kaynaklı virüsün sayısı ise sadece 32’dir. Yapılan benzer pek çok araştırma da gösteriyor ki okul kaynaklı virüs bulaşma oranı dışarıdakine oranla daha az.



Çocukların okuldan uzak kalmaları onları sosyal ortamlarından mahrum etmesinin yanı sıra televizyon, tablet ve telefon gibi teknolojik araçlara daha da bağımlı yaptı. Verilen ödevler ve yapılan sınavlar giderek değersizleşiyor, öğrenciler bunlara zaman ayırmak yerine sosyal medya mecralarında saatlerini geçiriyorlar. Böylece yüz yüze iletişim kurma olasılıkları gittikçe düşüyor. Çalışan ebeveynler için de durum pek iç açıcı değil. Çocuklarını bırakıp işe gidebilecekleri bir yer yok ve çocuklarının ödevlerine destek olabilmeleri için çalıştıkları zaman haricinde evde geçirdikleri zaman ve kalitesi de önemli bir etken olarak devreye giriyor.